- Dünya'da Ekonomisi güçlü Ülkelerin (Petrol şeyhlerinin Ülkeleri hariç) geçmişine baktığımız da hepsi sömürge ülkeleridir. Kolonyalist bir geçmişe sahipler ve bugün dahi sömürülerini farklı yöntemlerle devam etmekteler.
- Eski yöntem ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginliklerini talan edilmekte ve insanlarını köleleştirme, zorla çalıştırma olarak devam etmekteydi.
- Bu ülkelerin birçoğunda halk köleleştirilmiş, baskı altına alınmış ve sindirilmiştir. Bunu ise çok gelişmiş emperyalist kan emicilerin o ülkelerde bıraktıkları kahyaları tarafından gerçekleştirilmektedir.
- Bu ülkelerin birçoğunda yer altı ve yer üstü kaynakları kendilerine yeterken, gizli bir el tarafından çıkarılıp, kullanılmakta ve halkın bundan faydalanmasına müsaade edilmemekte idi.
- Artık bazı ülkelerde sömürülecek bir şey kalmayınca öylesine verilen özgülüklerin, kimlere bırakıldığının ve sürekli onların ensesinde boza pişirdiklerini ise kimse görmek istemedi.
- İlk Çağlar veya Orta çağa gitmeye gerek yok Yakın Çağa (1789 F.İhtilali ve sonraki dönem) bakmak sanırım durumu daha doğrusu durumumuzu düşünmemize vesile olacaktır.
- Hangi Ülkelermiş
- İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya
- Yani bir başka deyişle AB'nin kurmayları.
- Kafi mi ?
- ''Avrupa Birliği (AB) İnsan haklarını ve Demokrasiyi, dününyanın dörtbir tarafına yayılmasını hem destekliyor ve hemde örnek alınıyor.''
- Ne kadar acı değil mi 26/07/2013 H.Kayaalp
26 Temmuz 2013 Cuma
Demokrasi Ve AB
25 Temmuz 2013 Perşembe
Şafak Sezer
Şafak Sezer’e yapılan bir başka versiyonu Şahan Gökbakar'a, Sezen Aksu'ya Zerrin Özer’e
de yapılmıştı.
Mahalle baskısı tehditlere varmış
…. Olanlar hepimizin malumu.
Demek ki
Gezi sahtekarlarının istediklerini
elde etmiş olsalardı onların deyimiyle devrimlerini gerçekleşmiş olsalardı; Dersim
de, Malatya da, Maraş'ta, Diyarbakır da, Mardin de Sivas’ta ……yaptıklarınızın
benzeri yapabileceğinizi Halkımız biliyor. Vicdansızlığınızı merhametsizliğinizi Bu Topraklarda yaşayan Halkımız biliyor, ‘’Örneklemeler yaptınız çünkü Halkı yığın olarak görüyordunuz. Acıları hala
dinmedi.
Her zaman geçerli nedenleri de
hazırdı, bazen ‘’Bu ülkeyi böldürtmeyiz’’ bazen ‘’İrtica Hortladı’’ yeni moda‘’Yaşam
biçimimize müdahale’’ ediliyor.
Ülkeyi böldürtmeyiz diyenler,
bölmek için İblisin aklına bile gelmeyen tuzak kuranlarda onlardı, Firavun
Babalarından aldıkları emirleri harfiyen yerine getiriyorlardı. Faili
meçhuller, Diyarbakır cezaevi, Dışkı Yedirmeler, Fadimeler ……. sadece bir kaçı Vesaire .
Bütün bunlar ''Yaşam alanlarına
müdahale'' edilmemesi için, bu dünde böyle idi bugünde. Halk emek verecek onlar sömürecek, halk sefalet içinde yaşamaya çalışacak, o viskisini yudumlayacak… Halkın kanı, teri, emeği üzerinden keyif yapacak. Değermi
Tabi.. hem….
Hem Firavun hem Senarist
Hem Firavun hem Realist
Hem Firavun hem Ateist . Olunca değer elbet. 25.07.2013
H.Kayaalp
17 Temmuz 2013 Çarşamba
CEHALET, CAHİLLİK, CANİLİK
Muş’un Bulanık ilçesinde katliam gibi bir olay yaşandı. Arazi meselesi yüzünden iki aile arasında çıkan kavgada, 8 kişi hayatını kaybetti, 9 kişi de yaralanmış
Bulanık'a 36 kilometre uzaklıkta, Erzurum sınırına yakın Eskiyol köyünün Yukarı ve Aşağı Bayramlı mezralarında oturanlar arasında çayırda ot biçme yüzünden kavga çıktı. Bugün sabah saatlerinde çıkan olay, Dost ve Kundolar aileleri arasında tırpanlı, kürekli ve daha sonra da silahlı kavgaya dönüştü. Kavgada ilk belirlemelere göre 7 kişi yaşamını yitirdi, 9 kişi yaralandı. Yaralılar, Muş ve Erzurum'daki hastanelere kaldırıldı. Jandarma köy ile mezralarda sıkı güvenlik önlemi alındı. Soruşturma sürdürülüyor.
Teravihten Sonra Osmanlı Şerbeti İkramı
Teravihten Sonra Osmanlı Şerbeti İkramı
Bitlis'te teravih namazından sonra vatandaşlara, Osmanlı şerbeti ikram ediliyor.
Bitlis'te teravih namazından sonra vatandaşlara, Osmanlı şerbeti ikram ediliyor. Bitlis Belediyesi'nce "4. Geleneksel Ramazan Etkinlikleri" çerçevesinde her gece farklı bir camide teravih namazının ardından cemaate, Osmanlı şerbeti ikramı yapılıyor.
Sıcak havadan bunaldıkları için şerbete yoğun ilgi gösteren vatandaşlar, bu hizmeti sunanlara da teşekkür etti. - Bitlis |
15 Temmuz 2013 Pazartesi
İSLAM DÜŞMANI KAFİR TV!
Halktv kanalından lağım kokuları geliyor islam düşmanlıklarını dışa vuruyorlar ve ne yazıkki bu lanet kanal ülkemizde yayın yapıyor HALK TV KAPATILSIN HEPSİNİ
N CANI CEHENNEME !

13 Temmuz 2013 Cumartesi
İşte CHP zulümleri
İşte CHP zulümleri (PAYLAŞ Kİ HERKES GÖRSÜN)
Bugün, “27 yıllık CHP diktası”nı sona erdiren 14 Mayıs 1950 seçimlerinin yıldönümü... 27 yıl boyunca “CHP zulmü” altında inim inim inleyen vatandaşlar, neler yaşadıklarını anlatıyor...
İşte yaşananlardan birkaç örnek: “Hayvan ve buğdayları kaçırıp saklardık!.. Asker, Türkçe ezan nöbeti tutardı... İnsanlar açlıktan otla besleniyordu... İmamların evi sık sık baskına uğrardı... En lüks yiyeceğimiz ekmek arası soğandı!..”
27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren 14 Mayıs 1950 seçimlerinin yıldönümünde Akit'e konuşan DP eski gençlik kolları yöneticisi ve AP eski milletvekili Kemal Doğan, önemli açıklamalarda bulundu. Despotik bir ortamda geçen 27 yılı “Türkiye'nin kayıp yılları” olarak değerlendiren Doğan, Müslümanlara yönelik yapılan baskıları ise “ Vicdansızlık” şeklinde yorumladı.
DİNE DAİR NE VARSA ETKİSİZLEŞTİRDİLER
27 yıl boyunca İmam Hatiplerin, medreselerin ve ezanın hedef alındığını vurgulayan Doğan, “Bugün halen maneviyatsızlık konusunda sıkıntılar yaşıyorsak o günlerde yapılan akıl dışı uygulamalara bakmak lazım” dedi. Medreselerin bir gecede kapatıldığını, ezanın Türkçeleştirildiğini ve mütedeyyin insanların 27 yıl boyunca kafeste tutulduğunu kaydeden Doğan, “Maalesef o yıllarda dine dair ne varsa etkisizleştirilmiştir. Ezanı Türkçe okumayan duyarlı İmamlar sokaktaki çocuklara ezan okuturlardı. Şikayet geldiğinde ise cezaevini boylarlardı. Sabah kalkar Kur'an kurslarına giderdik. Baskın yapılırdı. Bizi toplayıp karakola götürürlerdi. ‘Neden siz Kur'an okuyorsunuz' diye sorarlardı. Cevap beklemeden dayak faslı da başlardı. Hocalarımız ise çoktan nezarete atılmış olurdu” diye konuştu.
“ALLAH BİZE BİR DAHA TEK PARTİLİ DÖNEMLERİ YAŞATMASIN”
Doğan, tek parti döneminde yaşanan sıkıntıların Demokrat Parti ile ortadan kaldırıldığını söyledi. 1923'ten 1950'ye kadar ülkeyi tek başına yöneten CHP'nin 27 yıl milleti yok saydığını, asker ile birlikte hareket ederek faşizan uygulamalara imza attığını söyledi. 14 Mayıs 1950 günü sabah uyanan insanların 27 yıllık esaretten kurtulmanın sevinciyle adeta bayram ettiklerini vurgulayan Doğan, “Allah bize bir daha tek partili dönemleri yaşatmasın” dedi.
“CHP İKTİDAR OLSUN, 24 SAATTE O YILLARA DÖNERİZ”
Askerin dipçiğinin milletin omzundan eksik olmadığını hatırlatan Doğan, “Aynı anlayış bugün iktidar olsa değişen bir şey olmaz. 24 saat içinde o yıllara döneriz” diye konuştu. CHP içinde bugün bir anket yapılsa yüzde 90'ının halen o yılları savunacağını öne süren Doğan, “Gen değişmez. ‘Aynı tas aynı hamam.' Halen demokrasi dışı yapılara destek verilip, Anadolu insanı 3. sınıf vatandaş olarak görülüyor. İbadet özgürlüğünün önüne muhalefette iken bile engeller koyuyorlar” dedi.
ANADOLU BİT İLE BOĞUŞURKEN ONLAR ALEM YAPTI
Osmanlı'nın dağılmasına dahil olan grupların devletin üst makamlarında görevlendirildiğini vurgulayan Doğan, “Canını malını feda edenler devletten uzak tutuldu. Devleti esas kuranlar ikinci plana atıldı. Halkın yokluğu, derdi hiç düşünülmedi. Anadolu verem ve bit ile boğuşurken onlar balolarda içkili alemler yaptılar. Yokluğu tatmadılar. Halkın hizmetinin karşılığı zulüm oldu” diye konuştu.
Ataullah: Ahırda gizli gizli Kur'an okurduk
Yarın, 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren 14 Mayıs 1950 seçimlerinin yıldönümü. O yılları Erzurum'un ücra köylerinden Taşkesen'de yaşayan Ataullah Taşkesenlioğlu (82), kumaş sıkıntısı çekildiği için kız ve erkek çocuklarının aynı entarileri giydiğini söyledi. Tek parti döneminin baskıları ile yaşadıkları yokluğu sesi titreyerek anlatan Taşkesenlioğlu, jandarma korkusundan ahırlarda gizli gizli Kur'an-ı Kerim okuduklarını anlattı. Köy imamı olan babasının bir gün unutkanlıkla başında kavuk ile camiden çıktığını, eve giderken jandarmalar tarafından yakalanıp 15 gün Hasankale'de hapis yatırıldığını anlattı.
“EKMEĞİ OLAN PARMAKLA GÖSTERİLİRDİ”
Yaşlı ve yorgun bedenini dinlendirdiği koyun yününden doldurulmuş yer minderinde oturan Ataullah Teşkesenlioğlu, 1940'lı yıllarda en çok ekmeğin yokluğunu yaşayıp hissettiklerini anlattı. Taşkesenlioğlu, ekmeği olanların parmakla gösterildiğini belirtti.
“YA VERGİ YA DA YOLDA KAZMA KÜREK İŞİ”
Anadolu halkının yokluk ve yoksulluğu iliklerine kadar yaşadığını ifade eden Ataullah Taşkesenlioğlu, özellikle köylerde kara sabana koşacak öküz bulamadıklarını anlattı. İnek, koyun ve keçilerden ‘kamçı parası' adı altında vergi alındığını belirten Taşkesenlioğlu, “Hayvanlardan çifte koşulacak koşu öküzü herkeste yoktu. Onun dışında hayvanlardan, koyundan, keçiden vergi alınırdı. O kamçı parasına o zaman ‘yol parası' derlerdi. O yol parasını vermeyenler en az 20 gün, bir ay yol yapımında çalışırdı” dedi.
ŞEHRE GİDEN ÖDÜNÇ PALTO İSTERDİ
Elbise bulamadığı için bir kız gibi entari giydiği yılları anlatan Taşkesenlioğlu, “Çoğusu bir tane entari giyerdi ortada köy içinde. O zaman biz de köylerde yaşıyorduk. O köy sokaklarında onunla gezerdik. Kızlarla erkek çocuklarının arasında giyim bakımından fark kalmamıştı. Benim giydiğim entariyi, benim bacım, kardeşim giyerdi. Komşulardan şehre gidenler varsa çocuğun entarisini ister veya babanızın paltosunu isterdi, şehre gidip gelmek için. Birbirlerinin sırtındaki paltoları emanet alıp giderlerdi şehre. Korucuk, Keyvank varlıklı köylerdi. Bu köylerdekiler şapkalarını temin ederdi. Bazen kendileri kalın kumaştan yapar önüne terek koyarlardı şapka biçiminde” diye konuştu. Ataullah Taşkesenlioğlu, köy imamı olan babasının bir gün cami çıkışında başında unuttuğu kavuğu sebebiyle jandarma tarafından yakalanıp Pasinler'de 20 gün hapis yatmasını hiç unutamıyor.
MENDERES DÖNEMİNDE İNSAN OLDUĞUMUZU ANLADIK
“Biz ne gördüysek, insanlık, iyilik namına 1950'de gördük. İnsanlık, ilim, irfan varmış. Herkes ilmine, irfanına sahip olmalı. Bunları Menderes zamanında öğrendik. Allah onu rahmetiyle şad eylesin” dedi, seksen iki yaşındaki Taşkesenlioğlu. Türkçe ezan okumaları ve Arapça Kur'an-ı Kerim okumamaları için tek parti döneminde aralarında babasının da bulunduğu köy imamlarına yazılı belge verildiğini belirten Ataullah Taşkesenlioğlu, “Bütün köy imamlarının hepsine bu belge elinizde olacak diye dağıtırlardı. Bu belgeyi okurduk. Belgenin içinde, ‘Ben, Arapça ezan okuyacağım, Arapça Kur'an okutmayacağım' gibi 4-5 mühim madde vardı. Çoğu bunu bilmezdi o zamanki imamların. Latin harflerini okur yazarlığı yoktu. Babam Kurnuç köyünde imamdı. Kendi öğrencilerinin köyleriydi burası. Kurnuç'ta camide yabancıların olmadığı zamanlarda cami içerisinde müezzin Arapça ezan okurdu. Ardından namazlar kılınırdı” şeklinde konuştu.
GİZLİ GİZLİ KUR'AN OKUNURDU
Tek parti döneminde Yüce Yaradan'ın kelamının gizli gizli ahırlarda okunduğunu ifade eden Taşkesenlioğlu, şunları kaydetti: “Kur'an hep gizli okunurdu. Şimdiki gibi çarşı pazarda hoparlörlerden camilerde okunan Kur'an sesleri duyulmazdı. Taziyelere giderdik ‘Rızaenlillah Fatiha' denir, o ölünün ruhuna bağışlanır çıkardık. O zaman biz çocuktuk. Bizim hocamız Hafız Seyfettin Efendi bize Kur'an dersi verirdi. Kur'an dersini hep gizlice yapardık. Köylerde ve şehirlerde hocaefendiler çoluk çocuk cahil kalmasın diye gizli yaparlardı. Biz de medresedeyken jandarma bastı. Pencere kenarında bir makat (köylerde içi toprak dolu üzeri tahta döşeli bir nevi kanepe) vardı. Makat üstüne fırladık, Kur'anları dışarı attık. Dışarıda kimse yoktu. Kadınlar peştemallarına bunları doldurarak kaçtılar. Kadının bir tanesi kaçarken ayağı kaydı veya jandarmanın tutması sonucu yere düştü. Peştemalının eteğindeki Kur'anlar yere dökülürken gördüm. Biz içerideydik, camlar kapandı. Jandarmalar geldi hocamıza olmayan hakareti yaptılar, dövme yoktu. Çocuklar, hepimiz orada olduğumuz için herhalde jandarmalar yanımızda dövmek istemediler.”
==================
İbadethaneler buğday ambarı oldu
Çorumlu 77 yaşındaki Bahattin Altıkardeş, tek parti döneminin canlı tanıklarından. Kur'an kurslarının kapatılması, ezanın Türkçe okunması, camilerin buğday ambarı olarak kullanılmasına kadar hemen her şeye şahit olan Bahattin Altıkardeş, o karanlık günleri hatırlamak dahi istemiyor. Tek parti döneminde yaşananları anlatırken gözleri dolan Bahattin Altıkardeş, “O dönemler gerçekten bu milletin yaşadığı en zor dönemlerdi. Ezanın Türkçe okunması, camilerin kapatılması. Bunları kabul etmek çok zordu. Salatü selam dahi Türkçe söyleniyordu. Hatta camiler yıkılıp arazisi vatandaşa satılıyordu. Bir şey vardı o zamanlarda, emre itaat diye. Biz de öyle yapmak zorunda kaldık” dedi.
JANDARMADAN KAÇARDIK
O dönemlerde Çorum'daki 10 kadar ibadet yerinin depo olarak kullanıldığını belirten Altıkardeş, Çorum merkezde bulunan Abdibey Camii'nin buğday ambarı olarak kullanıldığını, bir caminin de yıkılarak yerinin vatandaşlara satıldığını söyledi. Kadınların mahalle aralarında Kur'an öğrettiğini söyleyen Altıkardeş, ‘Jandarma geliyor, polis geliyor' denildiği zaman kaçtıklarını dile getirdi.
ASKER NE DERSE O OLUYORDU
Altıkardeş, “Kur'an kurslarında Arapça kitap bulundurmak yasaktı, büyük cezaları vardı. Kur'an dışında ne yazı ne de kitap bulunduramıyorduk. Zor dönemlerdi. Şimdiki gibi ne özgürlük vardı ne demokrasi. Asker ne derse o oluyordu. Tek parti dönemi Türkiye'nin acı geçmişi. Ben o dönemi yaşayan biri olarak size diyorum ki ‘yaşadığınız dönemin değerini bilin, şükredin' ki dininizi yaşayabiliyor, ibadet edebiliyorsunuz. Camileriniz kapatılmıyor, ibadetiniz engellenmiyor; aksine ibadet edebileceğiniz ortam sağlanmaya çalışılıyor. Camiler yapılıyor, iş imkanları veriliyor... Halinize şükredin” diye konuştu.
“İlk ezanı hoca gözyaşları içinde 15 dakikada zor okudu”
Tek parti döneminde taş kırarak yol yapımında çalışan Ramazan Büyükkeskin (86), “66 yıl önce Korkuteli'den Antalya'ya 2 günde giderdik. Şimdi 45 dakikada gidiyoruz” dedi. Antalya'nın Korkuteli ilçesinde yaşayan eski Demokrat Parti (DP) delegesi Ramazan Büyükkeskin (86), Milli Şef döneminin zor şartlarını hiç unutamıyor. Tek parti döneminde yol açım ve yapım çalışmalarının insanların bilek gücüyle yapıldığını belirten Büyükkeskin, Antalya-Korkuteli arası yol yapımında 11 ay balyozla taş kırarak çalışma yaptığını ifade etti. Adnan Menderes'in DP'yi kurduktan 4 yıl sonra 14 Mayıs 1950'de tek başına iktidara gelir gelmez insan gücüyle yol yapım çalışmalarına son verdiğini belirten Büyükkeskin, yol yapım çalışmalarının iş makineleriyle yapılmaya başladığını kaydetti. Korkuteli halkının, ezanın yeniden Arapça okunma sevincini birbirine sarılarak gözyaşı içinde kutladığını belirten Ramazan Büyükkeskin, ezan kararıyla Menderes'in Anadolu insanının gönlünde taht kurduğunu kaydetti. Tek parti dönemindeki 18 yıllık ezan yasağının, 16 Haziran 1950 yılında Ramazan ayının başlanılmasına bir gün kala kalktığı bilgisini veren Büyükkeskin, minareden ‘Allah-u Ekber' sesini duyan halkın cami avlusu etrafında toplanarak gözyaşı döktüğünü kaydetti. Büyükkeskin, “Minarelerde ezan hep ‘Tanrı uludur, Tanrı uludur' diye okunuyordu. Menderes, iktidara gelir gelmez ‘Ezan din dilinde' okunacak dedi. İlk ezanı camiden hoca gözyaşları içinde 15 dakikada zor okudu. Cami etrafına toplanan kalabalığı da ağlattı” dedi.
==================
Yol vergisini ödeyemeyen yolda çalışırdı
Bugün 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren 14 Mayıs 1950 seçimlerinin yıl dönümü. 1923'ten beri ülkeyi tek başına idare eden Cumhuriyet Halk Partisi, bu seçimle iktidarı Demokrat Parti'ye devretti, ülkede bayram havası esti. Tek parti döneminde yaşanan sıkıntılar ise hala zihinlerde tazeliğini koruyor. Denizli'de Milli Şef İsmet İnönü'nü dönemini yaşayan 85 yaşındaki Mehmet Necip Işık, vatandaşların kendisinin insan olduğunu Adnan Menderes döneminde gördüğünü söyledi. Sena Kablo Yönetim Kurulu Başkanı olan Işık, Babadağ ilçesinde arazi az olduğu için tarlalarının olmadığını ve ekmek bulma sıkıntısını çok çektiklerini ifade etti. Ekmek, gaz ve şekerin karneyle verildiği dönemde şehirden şehre un getirip götürmenin yasak olduğunu hatırlatan Işık, “Herkes memleketinde ne varsa onu yiyecek. Geceleri Uzunpınar köylüleri hayvanlarla un getirir, Babadağ'da handa sabaha karşı satarlardı. 20 kilo un 1 liraydı” dedi.
YOLDA EKMEĞİN YARISINI YER, EVDE DÖVÜLÜRDÜK
Çarşıdan karneyle aldıkları ekmekle doymadıklarını belirten Işık, şöyle devam etti: “Yetmezdi. (Kendi yaptıkları ekmekle) takviye eder, öyle idare ederdik. Ekmek önemliydi. Biz üç kardeş karne ekmeği almak için çarşıya giderdik. Karnenin arkasına mühür vurulurdu. Gelirken acıktığımız için yarısını yerdik. Babam evde ‘Neden ekmeği yediniz?' diye döverdi. Günde kişi başına bir ekmek verilirdi.” İnsanların Adnan Menderes döneminde rahatladığını ifade eden Işık, “Menderes geldikten sonra insanlar insan olduğunu gördü. Değer verildiğini gördü. Halk rahat yaşamaya başladı” diye konuştu. Tek parti döneminde her aileden alınan 6 liralık yol parası vergisini ödeyemediği için angarya olarak yollarda çalıştırıldığını anlatan Işık, “Yol parası isterlerdi. Halk ödeyemezdi. Bekçi veya jandarma gelirdi. Yol parasını isterdi, vermezlerse yola götürürlerdi. 6 gün çalıştırırlardı. Günlük bir liraya. 6 lira büyük paraydı. Herkes veremezdi” ifadelerini kullandı
==================
Bağcı: Asker Türkçe ezan nöbeti tutardı
Yarın 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren 14 Mayıs 1950 seçimlerinin yıldönümü. 1923'ten beri ülkeyi tek başına idare eden Cumhuriyet Halk Partisi, bu seçimle iktidarı Demokrat Parti'ye devretti, ülkede bayram havası esti. Tek parti döneminde yaşanan sıkıntılar ise hala zihinlerde tazeliğini koruyor. Sivas'ın Şarkışla ilçesinde oturan 74 yaşındaki Hasan Hüseyin Bağcı ile eşi İnayet Bağcı tek partili dönemini anlatırken adeta o günlere gitti, Hasan Bağcı, çektikleri sıkıntıları anlatırken gözyaşlarına hakim olamadı.
“ASKERDEN ÇOK ÇEKTİK, ÇOK DAYAK YEDİK”
Babası ve amcasının 2. Dünya Savaşı'na katıldığını söyleyen Bağcı, o dönemde özellikle askerin köylü üzerinde çok baskısı olduğunu vurguladı. “Köye gelirlerdi, başında takkesi olan varsa onu başından alıp yırtarlardı, takanı döverlerdi. Askerden çok çektik, çok dayak yedik. O zaman okuma yazma yoktu. Tek öğrendiğimiz Kur'an-ı Kerim'di. Onu da ‘Askerler geliyor' denince saklardık. Bulduklarında yırtarlardı, yakarlardı. Okuyanları ve okutanları dayaktan geçirirlerdi, aç susuz nezarethanelerde bırakırlardı” diye konuştu. Hasan Hüseyin Bağcı, tek parti döneminde ezanın Türkçe okunduğunu, insanların korkudan camiye gidemediğini anlattı. Bağcı, “Cuma günleri jandarma camide nöbet beklerdi, ezan Türkçe okunuyor mu diye. Çok sıkıntılar çektik çok” dedi. O yılların zorluklarını anlatırken gözyaşlarına hakim olamayan Bağcı, “Rabbim o günleri bize tekrar yaşatmasın” diyerek dua etti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)